Biraz geç oldu aslında, çünkü bu yazıyı geçen yıl (2017) kurban bayramından sonra yazmaya karar vermiştim, yine de bir bayram öncesinde olduğumuz düşünülerek hala bazılarını kurtarabilirim.
Bugün size “dünyanın en güzel yeri”, “ölmeden önce gidilmesi gereken 100 yerden biri”, “rüya ada” falan filan gibi allı pullu laflarla anlatılan, herkesin canı çektirilen, özellikle genç kızlarımızın instalarda görüp “aşkııım Behüceler de gitmiş biz gitmeyelim mi” dediği ve koşarak gidilesi gibi görünen MEİS hakkında gerçekleri anlatacağım. “Hazır Kaş’a geldik, bir gün de Meis’e gidip gelelim” demeden önce 5dk bi dinleyin beni.
Önce biraz teknik bilgi:
Meis diğer bir sürü Yunan adası gibi caanım vatanımızın hemen yanı başında bulunan, el atsan uzanacağın mesafede küçük bir adacıktır. Kaş ilçemizden 7.8km mesafede (aslında daha yakın noktadan ölçersen 2.1km), sevimli denilebilecek bir kara parçası. Diğer adı ise toprak renginden dolayı “Kızılhisar Adası”. 1948 yılında Yunanistan’a bağlanmış ve ne yalan söyleyeyim İlber Ortaylı büyüğümüzün dediği gibi, Kaş’ ın bugünkü beton haline bakınca; Meis’te yeni yapılaşmaya izin vermedikleri için; Yunanistan’a bağlandığına seviniyor olabilir adacık.
Peki bu herkesin bahsettiği Meis’ e tatilin bir kısmında gitmeli mi yoksa gitmeye değmez mi? Dikkat ederseniz “tatilin bir kısmında” dedim, oradan anlamanız lazım ki tatil yapılacak bir yer değil, bi kahve içip dönülecek bir yer. Buyurun size gerçekler:
MEİS’E NEDEN GİDİLİR?
Bilmem, hiç mantıklı değil ?
Tabi paran boldur (ki Euro kurunu da düşününce Yunan adaları ucuz hikayesi de bitti) nereye harcasam bilemiyorum diyorsundur, vaktin de boldur, Kaş’ta 3 aydır kalıyorsundur değişik bir şey yapayım demişsindir. Olabilir tabi engel olmayayım size bu durumda atlayın yatınıza gidin gelin.
MEİS’E NEDEN GİDİLMEZ?
E yukarıda yazdığım sizde yoksa, gitmeye değmez ?
Tamam hadi biraz daha detaylandırayım.
Gidiş : Aman diyim bayramda hele sakın gitmeyin. Pasaport kuyruğunda uzun uzun bekleyip sinir olarak başladığınız bir geziden tat almanız zorlaşacaktır. 2 farklı firma var gidiş için, biz MeisExpres’i kullandık, diğerine göre erken kalktı ve içi klimalı rahattı. Ama Türkiye’den çıkışta ve Meis’e girişte çok bekledik. Tabi bu arada, orada yiyip içmeseniz bile günlük schengen parası+ git gel parası bir ton masraf. Zaten küçük yer, bir yere bağlı değil schengen niye isteniyor anlayamıyorum.
İlk izlenim : Meis’ e yaklaşırken karşınızda tam anlatıldığı gibi güzel, sevimli bir ada kasabası görüyorsunuz, bir koya yerleşmiş dizi dizi binalar, renkli evler bir anda çekici geliyor. Ama gerçek şu ki zaten hepsi bu ? Başka bir şey yok, şu gördüğünüz (alttaki fotoğraf) Meis’ in tamamı. Başka da bir şey yok. Yani yürüseniz git gel fotolar selfiler dahil yarım saatte biter.
Saint George Ve Kostas : Gitmişken tek dönüş şansınız akşam kalkacak bot olduğu için ve başka vakit geçirecek etkinlik olmadığı için Saint George adasına gidip denize girebilirsiniz. Ama bunun için sizi oraya götürecek bir kayık kiralamanız lazım. Yine tabi bunun için internette dolaşıp bloglardan bilgi almaya çalıştıysanız Kostas ismini duymuşsunuzdur. Herkes “aman çok tatlı adam” “kesin onunla gidin” diye anlatıyordu, ama adaya inince neden herkesin onu anlattığını kısa sürede anlayacaksınız. Pasaporttan çıkınca sağa dönün (zaten şehir orada) iki adım atın, karşınıza ilk gelen kayıkçı Kostas ? Yani sevgili blogger lar karşılarına ilk gelen kayığa binmiş onu da öve öve anlatıyorlar ? Bir özelliği yok hangi kayığa binseniz götürür dert etmeyin.
Zaten gidince de bir şey bulamayacaksınız “Kaş’ın denizi daha güzel” diyip yine dönüş saatini beklerken denizde kavrulmaya çalışacaksınız. Bence yanınızda yemek götürün, oradaki tek restoran leş ve herhâlde bugüne kadar yediğim en kötü hamburgeri yapıyorlar. Neden hamburger yedin derseniz menüde başka çok bir şey yok zaten diğeri “greek salad” dedikleri çoban salata ve caciki.
Biz yine Kostas ile döndükten sonra fark ettik, pasaporttan çıkınca sola dönersen hemen adanın ucundaki caminin yanında güneşlenebileceğin bir yer var, Kostas a para vereceğinize orada kalabilirsiniz mesela.
Frappe : “Madem Meis’ e gittin frappe içmeden dönme” derler size. Neden, çünkü hem vakit geçirmen lazım hem sıcakta serin bir şey içmen lazım hem de şekerin düştü tatlı bir şeyler gerekli. Yoksa başka numarası yok, Kaş’ta beach lerde daha iyisini içersin emin ol.
Sokaklar : Tamam sokaklar güzel, ama Avrupa’nın her yerinde görebileceğin hatta Türkiye’de sahil kasabalarında bol bulunan renkli dar ve denize dökülen sokaklar. Gittin madem estetik birkaç fotoğraf çek ki çok güzelmiş gibi paylaşırsın her mecrada.
Dönüş : Motor geldi ve Kaş’a dönüyorsan senden mutlusu yok, dönünce hemen denize at kendini bi rahatla ve normal hayatına geri dön ?
Sonuç. İşte böyle, ben size diğer gezi blogger ları gibi her gittikleri yeri övüp peşinden insanları sürükleme çabası içinde olmadan gerçekleri anlatmaya çalıştım. Gittiğinizde görebileceğiniz her şeyin fotoğrafını da paylaştım. Bundan sonra karar sizin, ama giderseniz haber edin ki dönünce size “ben demiştim” diyeyim ?
Sevgiler